Japon Balığı: Japon Balığı Melezlenmesi

Japon Balığı Melezlenmesi

Aşağıda japon balıklarının melezlenmesi ile ilgili bilimsel makalenin giriş, tartışma ve sonuç bölümlerini bulabilirsiniz.



Japon Balıklarından (Carassius auratus auratus L.) Oranda, Ryukin ve Veiltail Varyetelerinin Melezlenmesi


M. Şener Ural1 , Yaşar Özdemir2 

1 Fırat Üniversitesi, Süleyman Demirel Keban Meslek Yüksekokulu, Su Ürünleri Programı, 23740, Keban, Elazığ, Türkiye 
2 Fırat Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi, 23119, Elazığ, Türkiye


Özet: Bu çalışmada; japon balıklarının eşeysel olgunluk ve üreme dönemi, yumurta alımı, varyetelerin çaprazlanması, yumurta verimi ve yumurtaların kuluçkalanması, larvaların beslenmesi ve melezlerin özellikleri belirlendi. Melezlerin özelliklerinin belirlenmesinde ise yavruların yaşama oranı, renklenme, kuyruk yüzgecinin çift veya tek oluşu, anal yüzgecin çift veya tek oluşu, dış görünüş olarak meydana gelen bozukluklar ve bunlara bağlı olarak ana-babaya benzerlik oranları incelendi. Bu araştırmanın sonuçlarına göre, ana-babaya benzerlik oranı en düşük Oranda ♂ x Veiltail ♀ (%10.06) ve Veiltail ♂ x Oranda ♀ (%9.22) gruplarında, en yüksek Ryukin ♂ x Oranda ♀ (%47.75) grubunda elde edildi. Sonuç olarak, aynı özelliklere sahip varyeteler birbirleri ile çaprazlandığında verimli sonuçlar alınamadı. En verimli sonuçlar Oranda x Ryukin ve Ryukin x Veiltail çaprazlamalarından elde edildi.

Akvaryum balığı yetiştiriciliği dalında ele alınabilecek tür sayısı binlerle ifade edilebilir. Bu türler arasında japon balıkları oldukça ön sıralarda ve önemli bir yer almaktadır. Japon balıkları Sazangiller (Cyprinidae) ailesi içinde yer alırlar. Çin kökenli olan bu balıkların orijinlerinin gümüşi-gri veya gri-yeşil renkte gösterişsiz balıklar oldukları bildirilmektedir. Günümüzde gerek Çin ve gerekse Japon kökenli olanlara altın parlaklığında olmaları nedeniyle “Goldfish” adı verilmekte, ülkemizde ise “Japon balıkları” olarak bilinmektedir. Japon balıkları Asya ve Avrupa’da yaygın olarak bulunan Carassius auratus’un havuz ve akvaryumlarda yetiştirilen bir formudur (Mager, 1960; Altınköprü, 1983; Alpbaz, 1984; Altınköprü, 1987; Ekingen, 1988). 
 Çinli ve Japon yetiştiriciler japon balığının 100 kadar varyetesi olduğunu söylemekte iseler de bugün Avrupa’da 15 tanesi bilinmektedir. Japon balıkları anatomik olarak çeşitli farklılıklar göstermelerine rağmen, küçük ayrıntılar * Doktora Tezinden Özetlenmiştir. Ural ve Özdemir / E. Ü. Su Ürünleri Dergisi 19(3-4): 425 – 438 426 dışında gerek üreme ve gerekse beslenme konusunda benzer özellikler gösterirler. Beyaz, kırmızı, sarı, turuncu renk özelliklerine sahip japon balıklarının yanında karışık renkli ve siyah lekeleri olan emprime desenli olanları da vardır. Ayrıca, pigmentleri olmayan albino türleri de bulunmaktadır. Bununla birlikte bazı japon balığı varyeteleri birbirlerine benzerlikleri nedeni ile farklı ülkelerde hatta aynı ülke içerisinde dahi değişik isimler altında toplanmakta ve zaman zaman karışıklıklar ortaya çıkmaktadır. Örneğin ryukin varyetesine fringetail, fantail ve veiltail de denilmektedir. Bu varyete ülkemizde ise ryukin, peçekuyruk veya kütkuyruk olarak bilinmektedir. Veiltail varyetesi ise yine ülkemizde tülkuyruk adı altında toplanmaktadır (Mager, 1960; Kirpichnikov, 1981; Pénzes, 1983; Alpbaz, 1984; Altınköprü, 1984; Altınköprü, 1987; Temelli ve Alpbaz, 1991). 
 Japon balığı yetiştiriciliğinde dikkat edilecek noktaların ortaya konulması, seçkin varyetelerinin nasıl elde edildiğinin bilinmesi ve yetiştiriciliğin rast gelelikten bir an önce kurtulması amacı ile “Japon Balıklarından (Carassius auratus auratus L.) Oranda, Ryukin ve Veiltail Varyetelerinin Melezlenmesi” üzerine bir çalışma yapılması planlanmıştır.

Bu çalışmada japon balıklarının üreme ve beslenme özelliklerinin yanında melezleme sonucu elde edilen yavrularda; yaşama oranı, renklenme, kuyruk yüzgecin tek veya çift oluşu, anal yüzgecin tek veya çift oluşu, bozukluk olup olmadığı ve bunlara bağlı olarak anababaya benzerlik durumları incelenmiş ve yapılan çalışmalar ile karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. 
 Japon balıklarının üreme dönemi ve bu dönemde su sıcaklığı hakkında: Ergin ve Altınköprü (1969) su sıcaklığının 22- 23°C olduğu zamanlarda; Altınköprü (1983, 1984) nisan ayında su sıcaklığının 16-18°C olduğu dönemde; Alpbaz (1984) Nisan - Haziran ayları arasında ve su sıcaklığının 20-22°C olduğu dönemlerde; Geldiay (1985) Mart - Haziran veya Mayıs - Eylül ayları arasında su sıcaklığının 16-18°C olduğu dönemlerde; Axelrod (1988) su sıcaklığının 28°C’ye çıkartılması ile; Temelli ve diğ., (1991) su sıcaklığının 22°C olduğu dönemlerde yumurta alınabileceğini belirtmişlerdir. 
Japon balıklarının melezlenmesi amacıyla yapılan döl alımı denemelerinde, balıkların 24 Ağustos - 10 Eylül tarihleri arasında ve su sıcaklığının 22.4-26°C olduğu dönemlerde yumurta bıraktıkları tespit edilmiştir. Bu konuda araştırma yapan araştırıcıların yumurtaların olgunlaşması ve yumurta alımında su sıcaklığının 18-28°C arasında olduğu ortak görüş olarak görülmektedir. Bu çalışmada ise yumurtaların olgunlaşması ve döl alımı 22.4-26°C arasında gerçekleşmiştir. Bu durum bu konudaki araştırma yapan araştırıcıların bulgularıyla uyum sağlamaktadır. Ergin ve Altınköprü (1969), Hunnam (1983), Geldiay (1985) ve Altınköprü (1987) dişi bir japon balığının bir yumurtlamada 500 - 1000 yumurta Ural ve Özdemir / E. Ü. Su Ürünleri Dergisi 19(3-4): 425 – 438 434 bırakabileceğini tespit etmişlerdir. 
Çaprazlama sonuçlarına göre balıkların verdiği toplam yumurta sayısı 691 ile 1657 adet arasında değişmiştir. Adı geçen araştırmacıların görüşleri bulgularımızla hemen hemen paralellik göstermektedir. Temelli (1989) japon balıkları ile ilgili açık havuzlarda yaptığı bir melezleme çalışmasında 3 çaprazlama grubundan elde ettiği bireylere 6 aylık bir besleme periyodu uygulamış ve ortalama olarak 12.50 g, 14.79 g ve 8.84 g ağırlılar elde etmiştir. Japon balıklarının 3 değişik varyetesinin birbirleri ile melezlenmesinde yapılan 9 çaprazlamanın 7’sinden sonuç alınmıştır. Sonuç alınan çaprazlama gruplarına ait belirli sayıda alınan bireylerin 2 aylık ön besleme ve toplam 8 aylık yapılan besleme periyodu sonunda, balıkların en düşük 3.6986 g ve en yüksek 4.2617 g arasında değişen ağırlıklara ulaştıkları belirlenmiştir. Yapılan varyans analiz sonuçlarına göre de çaprazlama grupları arasında büyüme farkının (P>0.05) önemli olmadığı tespit edilmiştir. Adı geçen araştırmacı besleme çalışmasını havuzlarda yaptığı için bulgularımıza göre balıklarda ağırlık artışı bakımından daha fazla bir büyüme sağladığı ve gruplar arasındaki büyümenin farklılıklar gösterdiği görülmektedir. 
Wohlfarth (1991) japon balıklarıyla yaptığı 2’li bir çaprazlamada, 4 gruptan elde ettiği bireylerde yaşama oranını birinci grupta %35, ikinci grupta %22, üçüncü grupta %3 ve dördüncü grupta ise bireylerin tümünün öldüğünü tespit etmiştir. Bu çalışmada ise sonuç alınan 7 çaprazlama grubuna göre, yaşama oranı en düşük %87.21 ile Ryukin ♂ x Veiltail ♀ ve en yüksek %96.44 ile Veiltail ♂ x Oranda ♀ gruplarında belirlenmiştir. Yaşama oranı bakımından çalışmanın bulguları ile araştırıcının bulguları uyum sağlamamaktadır. Bununla birlikte çalışmada döl alımının ve yavruların ilk beslenmelerinin bir akvaryum balıkları üretimi ünitesinde yapılmış olması yaşama oranının yüksek çıkmasını etkilediği sanılmaktadır. 
Ergin ve Altınköprü (1969) ile Altınköprü (1987) japon balığı varyetelerinden elde edilen yavruların 4 - 7 ay içinde sarıdan en koyusuna kadar kırmızının bütün renklerini alabileceklerini; Altınköprü (1983, 1984) japon balığı yavrularının 1.5-2 aylık olduklarında gerçek renklerini gösterdiklerini fakat çoğu zaman bu renk belirginleşmesinin kalıtım ve yaşama koşulları ile bağlantılı olarak gecikmeye uğradığını ve bir yıla kadar uzayabileceğini; Geldiay (1985) japon balığı yavrularının 6 hafta sonra kendi gerçek renklerini almaya başladıklarını; Purdom (1993) renklerin parlaklığında çevresel faktörlerin etkili olabileceğini, renk farklılığının genler tarafından kontrol edildiğini ve çaprazlama sonucu bu özelliklerin modifiye olabileceği görüşündedirler. Bu çalışmada ise çaprazlama gruplarına ait balıklarda renklenmenin üçüncü ve dördüncü aylar arasında oluşmaya başladığı tespit edildi. Adı geçen araştırmacıların görüşleri ile elde edilen bulgular hemen hemen uyum sağlamakla birlikte çok fazla olmayan farklılıkların beslenme, ışık ve su ortamının farklı olmasından kaynaklandığı sanılmaktadır. 
 Çalışma sonuçlarına göre renk oluşumu ile ilgili bulgularımız Hunnam (1983) ve Temelli (1989)’nin bulguları ile uyum sağlamakla birlikte Altınköprü (1983) ve Wohlfarth (1991)’ın bulguları ile uyum sağlamamaktadır. Çaprazlama gruplarının tümünde kuyruk yüzgecinin çift olma oranının yüksek oluşu Temelli (1989)’nin bulguları ile paralellik göstermektedir. Mager (1960) ve Altınköprü (1984), hemen hemen tüm japon balığı çaprazlamalarında yavruların 1/10’inin tam sağlıklı olup diğerlerinde renk, sakatlık ve fiziksel değişiklikler Ural ve Özdemir / E. Ü. Su Ürünleri Dergisi 19(3-4): 425 – 438 435 görüldüğünü belirtmişlerdir. 
Çalışma sonuçlarından elde edilen bulgulara göre balıklarda meydana gelen bozuklukların oranı en fazla %35.38 ile Oranda x Oranda grubunda rastlanılmıştır. Diğer gruplarda ise değerlerin birbirine yakın olduğu ve en az bozukluk oranının %12.04 ile Ryukin ♂ x Veiltail ♀ grubuna ait bireylerde görüldüğü tespit edilmiştir (Tablo 7). Buna göre elde edilen bireylerde meydana gelebilecek bozuklukların yanı sıra renk ve fiziksel değişiklikler gibi önemli olan özellikler de dikkate alındığında adı geçen yazarların görüşleri ile bulgularımız hemen hemen uyum sağlamaktadır. Evans (1957) japon balıklarının bütün varyetelerinin ortak bir orijine sahip olmalarından dolayı bunların çeşitli şekillerde çaprazlanarak döl alımının mümkün olduğunu ancak elde edilen yavrulardan çok az bir kısmının ana ve babaya benzediğini; Mager (1960) ve Altınköprü (1984) yapılan çaprazlamalarda elde edilen balıkların büyüdükten sonra varyete ayrımlarının yapılabildiğini, bunun yanında elde edilen yavruların ancak %30’unun ana ve babaya benzer varyeteden olduklarını ve diğerlerinin değişik varyeteden olduklarını, ayrıca ana-babaya benzerlik bakımından en önemli kriterlerin çift kuyruk, çift anal yüzgeç ve göz yapısı olduğunu; Kirpichnikov (1981) japon balıklarında değişik varyetelerin ortaya çıkışının temel olarak gözle görülen mutasyonlar olup, bunlar değişik renkler, yüzgeçler, gözlerin yapısı, vücudun yapısı ve şekli ve diğer bazı karakterler olduğunu; Purdom (1983) japon balıklarındaki renk, yüzgeç şekli ve vücut yapısı gibi farklılıkların genler tarafından kontrol edildiğini ve çaprazlama sonucu bu özelliklerin modifiye olabileceğini tespit etmişlerdir. 
Çaprazlama gruplarından elde edilen bireylerin anababaya benzerlik ve melez olma oranlarının belirlenmesinde; kuyruk yüzgecin tek veya çift olması, anal yüzgecin tek veya çift olması, vücut ve baş yapısı, elde edilen bireylerde meydana gelen bozukluklar gibi önemli olan kriterler değerlendirilerek tespit edilmiştir. Bu değerlendirmeden sonra renk bakımından gri-yeşil renkliler dışında diğer renkliler ana-babaya benzer olarak kabul edilmiştir. Gri-yeşil renkli bireyler ana-babaya benzer tüm özellikleri taşısalar bile, sonuçta ataya dönüş rengi olarak kabul edildiğinden melez sayılmaktadırlar. Ana-babaya benzerlik oranı en düşük %10.06 Oranda ♂ x Veiltail ♀ ve %9.22 Veiltail ♂ x Oranda ♀ gruplarında, en yüksek %47.75 ile Ryukin ♂ x Oranda ♀ grubunda elde edilmiştir. Ana-babaya benzerlik konusunda tüm grupların ortalaması %32.15 olarak tespit edilmiştir. Adı geçen araştırmacıların, japon balığı üretimlerinde elde edilen bireylerde anababaya benzerlik bakımından önemli bulunan kriterler bulgularımızla uyum sağlamaktadır. Evans (1957), Mager (1960) ve Altınköprü (1984)’nün japon balığı üretimlerinde elde edilen bireylerde ana-babaya benzerlik oranları bakımından tespitleri bulgularımızı tam olarak desteklemektedir. Sonuç olarak; çalışma süresince yapılan ölçümlerde japon balıklarının 17.5-28.9°C su sıcaklıklarında, 4.1-8.2 mg/l arasında değişen oksijen konsantrasyonlarında, 6.35-8.77 pH değerlerinde, 25.7-32.8°FS arasında değişen toplam sertlikte ve potasyum permanganat harcamasına göre 1.8-8.3 mgO2/l organik madde miktarlarında rahatça yaşayabileceği görülmektedir. Japon balıklarının oranda, ryukin ve veiltail varyetelerinin birbirleri ile melezlenmesi amacıyla seçilen 2-5 yaşındaki anaçlardan 24 Ağustos - 10 Eylül tarihleri arasında su sıcaklığının 22.4-26°C olduğu dönemlerde döl alımı gerçekleşmiş ve yapılan 9 çaprazlamadan Ryukin x Ryukin ve Veiltail x Veiltail Ural ve Özdemir / E. Ü. Su Ürünleri Dergisi 19(3-4): 425 – 438 436 grupları hariç 7 çaprazlama grubundan verimli sonuç alınmıştır. Döl alımının gerçekleştiği sıcaklıklarda yumurtadan larvaların çıkış süresi 60-72 saat (2.5- 3gün) olarak belirlenmiş ve yumurtadan çıkan larvaların üçüncü günden itibaren yüzmeye ve yem almaya başladıkları tespit edilmiştir. Çaprazlama gruplarına göre, balıkların bıraktığı yumurta sayısı ve sonuçta elde edilen larva sayısı bakımından en düşük verim %53.26 ile Oranda x Oranda ve en yüksek verim %75.31 ile Ryukin x Veiltail grubundan elde edilmiştir. Buna göre; Oranda x Oranda çaprazlamasından düşük verim alınması ve Ryukin x Ryukin, Veiltail x Veiltail gruplarından sonuç alınamaması, aynı özelliklere sahip varyetelerin birbirleri ile melezlendiğinde yeterli verimin alınamayacağı kanısını doğurmuştur. Çaprazlama gruplarından elde edilen yavruların 8 aylık besleme periyodu sonunda gruplar arasında büyüme farkının önemli derecede olmadığı tespit edilmiştir. Çaprazlama gruplarına ait yavruların yetiştirme periyodu sonunda %92.42 ortalama ile yüksek bir yaşama oranı elde edilmiştir. Çaprazlamalarda altın sarısı renkli oranda, kımızı renkli ryukin ve emprime desenli veiltail varyeteleri kullanılmasına rağmen, sonuçta çok değişik renklerde yeni bireyler elde edilmiştir. Buna göre, ana ve babanın renklerini taşıyan bireylerin diğer renklere göre çok daha fazla oranda olduğu belirlenmiştir. Dişisierkeği farklı benzer çaprazlama grupları arasında renk dağılımının çok farklı olmadığı tespit edilmiştir. Çalışmada kullanılan anaç japon balıkları, varyetelerinin tüm özelliklerini göstermelerine rağmen safkanlılıkları hakkında yeterli bilgimiz olmadığı için, ancak bunlardan elde edilecek bireylerle yapılacak olan seleksiyon ve buna bağlı olarak yeni melezleme çalışmaları ile renk oluşumu farklılığı hakkında kesin bir sonuca varılabileceği düşünülmektedir. Çaprazlama gruplarına göre; balıklardaki kuyruk yüzgeç tipinin çift parçalı oluşu bakımından en düşük oran %69.83 ile Oranda ♂ x Veiltail ♀ ve %70.23 ile Veiltail ♂ x Oranda ♀ gruplarında tespit edilmiş olup, bunların dışında kalan gruplarda kuyruk yüzgecin çift parçalı oluşu daha yüksek ve birbirlerine yakın değerlerde olduğu belirlenmiştir. Balıklardaki kuyruk yüzgecin çift parçalı oluşu en yüksek %99.08 ile Veiltail ♂ x Ryukin ♀ grubundan elde edilmiştir. Balıklardaki anal yüzgecin tek veya çift oluşu bakımından dişisi - erkeği faklı benzer gruplar arasında değerlerin paralellik gösterdiği ancak, diğer gruplar arasında ise değerlerin farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Çaprazlama gruplarına göre elde edilen bireylerde meydana gelen bozukluklar en çok %35.38 ile Oranda ♂ x Oranda ♀ grubuna ait bireylerde olduğu, diğer gruplarda değerlerin birbirine yakın ve en az bozukluk oranının ise %12.04 ile Ryukin ♂ x Veiltail ♀ grubuna ait bireylerde olduğu belirlenmiştir. Melezleme ile ilgili tüm kriterler göz önüne alınarak, elde edilen bireylerde ana-babaya benzerlik oranları ve melez olma oranları belirlenmiştir. Buna göre; ana-babaya benzerlik oranı, en düşük %10.06 Oranda ♂ x Veiltail ♀ ve %9.22 Veiltail ♂ x Oranda ♀ gruplarında, en yüksek %47.75 ile Ryukin ♂ x Oranda ♀ grubunda elde edilmiştir. Ana-babaya benzerlik konusunda tüm grupların ortalaması %32.15 olarak görülmektedir. Bu durumda; aynı özelliklere sahip varyetelerin birbirleri ile melezleştirildiğinde verimli sonuçlar alınamayacağı, seçkin niteliklere sahip kaliteli yavru elde etmek için Oranda x Ryukin ve Ryukin x Veiltail çaprazlamalarından daha verimli sonuçlar Ural ve Özdemir / E. Ü. Su Ürünleri Dergisi 19(3-4): 425 – 438 437 alınacağı ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte seleksiyon çalışmalarına süreklilik kazandırıldıkça melezleme ile benzer karakterleri gösteren daha fazla balık elde edilmesi mümkün olacaktır. 
Bu çalışmaya göre; japon balıklarının yaşam koşulları, üreme ve beslenme özellikleri dikkate alındığında, bu balıkların ülkemiz koşullarında çok daha fazla üretiminin yapılacağı ve böylece ülke ekonomisine de büyük bir katkısının olacağı sonucuna varmak mümkündür.  

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Üye olmadan yorum yazmak için yorumlama biçimini "adı" ya da "anonim" olarak seçebilirsiniz.